Komşuluk İlişkileri
Sizleri bilmem ama ben eski arkadaşlıklara, dostluklara, özlem duyuyorum. Çocukluğumdan beri ilçede yaşadım. Küçük yerlerde yaşamanın avantajları olduğu gibi dezavantajları da var elbet. Bugün avantajlarından birinden bahsetmek istiyorum. Hem böylece sevgili arkadaşlarımı, can dostlarımı da sizlerle paylaşmış olurum.
Küçük yerde yaşamak, ekmeğini, sevgisini, iyi ve kötü gününü paylaşmak, çocuğunu korkmadan komşuna, arkadaşına emanet etmek, bir yere gittiğinde evinin anahtarını emanet etmek, zorda kaldığında hiç çekinmeden maddi veya manevi yardım istemek, çat kapı gidebilmek, en güzeli de çocuğunun arkadaşlarını tanımak, bayramlarda evinin misafirlerle dolup taşması demek…
Ben böyle güzellikleri yaşadım şükür. Çocuklarım da yaşadı. Şimdi toruna bakmak için İstanbul’a geldim. Çok zorlanırım diye düşündüm ama ilk zamanlar torunla vakit geçirdiğim için pek bir şey anlamadım. Daha sonra balkonda merdivende komşuları görünce, onlar merhaba demezlerse ben diyordum çünkü her şeyi karşımızdakinden beklemeyelim. İlk adımı atan neden ben olmayayım. Daha sonra komşuların “Gülümser Abla”sı oldum. O sıcaklığı bende bulunca, onlar da daha rahat yaklaştılar ama ordan kendi evimize taşınınca ilk günler komşulardan gelen giden olmayınca “Eyvah!” dedim. İnsanlara da bir şey diyemiyorum, kimsenin kimseye güveni kalmadı. Basından izlediklerimiz insanlari güvensiz yapıyor. Daha sonra yine selamlara başladım. “İyi Günler” falan derken bana kahve içmeye davet ettim. Konuştuk sohbet ettik. “Önce çekindik…” dediler. Şimdi samimiyiz. Geçen gün alt kat komşum iki gün beni görmeyince yukarı çıkamamış (iki aylık bebeği var) beni aradı. “Ablacığım iyi misin? İki gündür görünmüyorsun, merak ettim.” dedi. “İşte bu komşuluk” dedim kendi kendime… Tabi çok mutlu oldum…