Teknoloji
Şu teknoloji çok güzel bir şey… 50’sinden sonra bilgisayar ve cep telefonuyla tanıştım. Sağolsun çocuklarım, bu konuda beni cesaretlendiriyorlar.
Amerika’da oğlumla internette görüntülü konuşmak çok güzel bir şey. İyi ki internet var diye şükrettiğim oldu, yoksa hasretlik sizin de bildiğiniz gibi çok kötü… Ama internet sayesinde biraz daha kısalttık arada mesafeleri. Daha sonra oğlum, bana bu yemek sitesini kurdu. Güzel gidiyor… Bana uğraş oluyor.
İnternet hayatımıza o kadar girdi ki otobüste, kafede, parkta, her yerde insanların elinde telefon, hep bir şeyler yapıyorlar. Artık iki arkadaş bir araya geldiğinde görüntüde beraberler ama birbirlerinin yüzüne bakmadan konuşup diğer arkadaşlarıyla mesajlaşıyorlar. Bu beraber olmak değildir. Ben arkadaşımla konuşurken yüzüme baksın isterim. Nerdeee … Bazen arkadaşlarımı uyardığım da oluyor tabi. Çok samimi olduklarımı elbette. Eskiden insanlar parkta, kafede, otobüste kitap okurlardı ama şimdi ben çok az görüyorum. Parmakla sayacak kadar… Şimdi çocuklar, benim torunum da dahil, tablet bilgisayarı o kadar güzel kullanıyor ki bana bile gösterdiği oluyor. Çocuklar, bilgisayar oyunu yüzünden sosyalleşemiyorlar, çocukluğunu yaşayamıyorlar. Aileler okul dışında çocukları dışarı çıkaramamaktan şikayetçiler. Bizler her şeyde olduğu gibi telefon ve bilgisayar olayında da abarttık…
Biz şimdi kızımla kitabımızı elimize alıyoruz. Toruna da resimli masal kitabı veriyoruz. “Şimdi okuma zamanı” diye en az 30-40 dakika kitap okuyoruz. Ağaç yaşken eğilir. Biz ailece kitap okumayı severiz, torunum da sevsin isterim. Bir söz vardır: “Çocuğunu terbiye etme, kendini terbiye et!” diye… Çünkü çocuk söylenişeni değil anne ve babanın yaptıklarını örnek alıyor.